29 Şubat 2012 Çarşamba

Phallus Dei – Will You Come Now



Zaman artık hiçbirimize yetmiyor, bu bir gerçek. Etrafta hala dünyayla ilgisiz, sığ, bön ve boş yaşayan insanlar olduğu sürece tabii... Aynı duyarlılığı ve farkındalığı herkesten beklemek de gereksiz elbette...

Geçmişte takılı kalmak aptalca, geleceği çok düşünmek saçma, anı yaşamak da, saçmalamamak şartıyla en doğrusu sanırım. 1920'lerin blues müziğine baktığınız zaman, sadece acıyı görüyorsunuz neredeyse. 50'li yıllarla birlikte savaşların da azalmasıyla insanlar eğlenceye odaklanıyor. 60'lar ve 70'ler malum sebeplerden yine isyan içinde; bir taraftan da yine, eğlenmeye ve müziğe bir kılıf uydurabiliyorlar. 80'ler tam bir saçmalık bence... Kimse ne yaptığını bile bilmiyor, kafalar karmaşık, herkes darmadağın. 90'ların başları da çok güzel değil açıkçası. 95'ten sonra hızlı bir ilerleme kaydediyor insanoğlu; hem de her konuda. Duyarlılık artıyor, çeşitli düşüncelere saygı başlıyor. Sözde öteki olanların da hakları olduğu anlaşılıyor. Müzik ise kendi içinde sessiz devrimini yaşıyor bence... 95 yılından, tam beş yıl sonra da müzikte aydınlanma çağı yaşanıyor. Araştırın, göreceksiniz.



Bu gece, orijinali 2009 yılına ait olan bir çalışmanın çeşitli remixlerinden oluşan bir albümü paylaşacağım. Phallus Dei isimli, Almanya'dan müzik yapan bu topluluk, darkwave, ambient, dark ambient, industrial ve bunun gibi müziklere ayrı renk katan bir grup.


2009 yılında yayınlanan çalışma, John Walker ile birlikte üretilen bir parça... 2011 yılında ise, Bohren und Der Club Of Gore'ın da yer aldığı, dört parçalık bir mini albümden oluşan, aynı şarkının yer aldığı, farklı remix parçalardan ibaret çalışma; az bilinen grubun önce hayranlarına, sonra da Bohren und der club of gore'dan tutun, tüm avantgarde ve yeraltı müzik tutkunlarına tavsiye edebilirim. Derinlik sahibi, bir değil iki kere düşünmenizi sağlayan, ağırlığı olan, deneyimlere açık; ama net bir duruşa sahip, yeniliğe açık, sözünü sakınmayarak kendini ifade eden, sahtecilikten hoşlanmayan, tamamen orijinal, başına buyruk, boyun eğmeyen bir müzik karşımızda...

Fazla da abartmış olabilirim; grubu ve yapmış oldukları derin parçaları çok seviyorum çünkü; duygularıma engel olamadım galiba.

Parçanın orijinali: Phallus Dei feat. John Walker - Will You Come Now



Bohren und der club of gore remixi:








http://phallusdei.bandcamp.com/track/will-you-come-now-by-phallus-dei

http://www.discogs.com/Phallus-Dei-Will-You-Come-Now/release/2912297

24 Şubat 2012 Cuma

Kısa yazı: Black to Comm - Earth




Black To Comm, son albümüyle deyim yerindeyse, dinleyiciyi elinden geldiğince rahatsız etmeyi amaçlıyor. Özellikle, benim Water isimli, son derece kaotik parçayı çok sevdiğimi belirtmeliyim. Atonal yapıda ilerleyen parça, albümün de bir yerde habercisi...


Bir önceki albüme göre, karmaşık sayılabilecek Earth albümü, yine de hazmedildikten sonra insana ayrı bir huzur veriyor. Bu tür müziklere alışık olmayanlar için de değişik bir tecrübe olabilir. Sevenleri zaten grubun son çalışmasını gözü kapalı edinecektir.


İçselliğe yönelik, sorgulayıcı ve üzerinde düşünülebilecek, oldukça derin bir çalışma karşımızda. Dinlerken, kendinizi zaman tünelinde hissedeceğiniz, harika bir albüm. Herkes dinlemeli!

http://www.tinymixtapes.com/news/black-comm-release-earth-its-universal-and-cinematic-confines-de-stijl

http://www.blacktocomm.org/


Read full review of Earth - BLACK TO COMM on Boomkat.com ©

Kısa yazı: Prurient - Colonialist Nature And Misanthropy




Aslında, noise, harsh noise, power electronics, death industrial, herkesin kolaylıkla dinleyebileceği müzik türleri değil... Ahkam kesmek olarak algılanmazsa; bu türler, biraz müzik konusunda birikim isteyen zor ve sert türlerdir. Belli başlı, bazı gürültülü müzikleri yalayıp yuttuktan sonra ancak bu türe yönelebilirsiniz. Yalnız; Prurient bunu bazı dinleyiciler için kolaylaştırıyor. Müziğinde barındırdığı synth, drone, industrial elementler ve bu sayede yaratmış olduğu atmosferle yukarıda saydığım, bu gürültü bazlı müzikleri geniş kitleye sevdirip, yayabiliyor.


Son çıkarmış olduğu 2012 tarihli Colonialist Nature And Misanthropy, defalarca dinlenecek bir çalışma. Yaklaşık kırk dakikadan oluşan albüm, avantgarde müzik severlerin baştacı edeceği bir çalışma; aynı zamanda, şimdiden benim için 2012 yılının en iyi albümlerinden biri...


Death industrial vokaller, 80'lerin vazgeçilmez synth müziği ve drone müziğin gücü, noise ile birleşince, ortaya gürültünün hiç de bu kadar keyifli olmadığı bir çalışma beliriveriyor. Gürültülü müziklere alışkın olmayanların da denemesi gereken bu çalışmayı, herkese tavsiye ederim. İyi dinlemeler.



http://www.amazon.com/Colonialist-Nature-And-Misanthropy/dp/B0071X7G6U/ref=sr_1_1?s=music&ie=UTF8&qid=1330045168&sr=1-1


http://www.lastfm.com.tr/music/Prurient/Colonialist+Nature+And+Misanthropy

Video: Theodor Bastard "Benga"




Rusya'lı etnik, deneysel, elektronik müzik grubu Theodor Bastard yeni bir albüm piyasaya sürdü. Albümün ismi Oikoumene.

12 parçadan oluşan albüm, toplam bir saat dört dakika uzunluğuna sahip. Eski albümlerindeki tarzını koruyan grup, mistik yönüyle ve derinliğiyle dinleyiciyi hipnotize ediyor her zamanki gibi... Elektronik özelliklerin dozunda kullanıldığı ve daha az göze çarptığı, iyiden iyiye doğu müziğine yaklaşan tarzıyla; artan etnik müzik kimliğiyle Oikoumene, oldukça başarılı bir albüm.

Yeni albümlerinden Benga isimli parça ve video klibi:

22 Şubat 2012 Çarşamba

MESHUGGAH - Break Those Bones Whose Sinews Gave It Motion


Komplo teorileri, derin devlet, gizli güçler, deşifre edilmesi imkansız şifreler, çeşitli yazıtlar, ezoterizm, dinler vs. Bildiğimiz tek bir şey var, o da bütün kültürlerin bir önceki medeniyetlerin mirasçısı olduğu... Pisagor, Mısır ve Babil'de öğrendiği şeylerin üstüne mi müzik ve felsefe alanında kendini geliştirdi; Sümer, Mısır, Maya uygarlıklarından önce kimler ve nasıl bir ortamda yaşıyorlardı. Hepsi muamma...


Kuşların ötüşünden, yağmurun sesinden, suyun şırıltısından nerelere geldik. Şimdi de, şehrin gürültüsünden, sanayi ve iş seslerinden, çığlıklardan, tank seslerinden, silah patlamalarından ilham alır olduk. Rekabetin gitgide arttığı, gücün, paranın ve iktidar hırsının yönettiği bir dünyaya adım adım yaklaştık. Duygularımızı yok saydık, güzel hayallerimize elveda dedik. Tam anlamıyla, hepimiz güce teslim olduk.


Tüm bunlara rağmen, müzik her zaman var oldu. Belki de insanlığın başından beri, tercüman oldu, çevirmen oldu, kılavuz oldu bizlere. Söyleyemediklerimizi dile getirmemizi sağladı.




Yazılanlara göre, Pisagor ve eski yunan toplumundan çıktığı iddia ediliyor müziğe ait ilk örneklerin. Elimizdeki bilgiler oldukça sınırlı. Pisagor'ın yaptığı şey matematik bilgisini, müziğe uyarlayarak müziğin belki de bugüne gelmesi sağlamak olmuştur. Matematik, notalar ve müziğin birlikteliği oldukça eskiye dayanıyor.


Bundan bir kaç yıl önce çıkardığı Obzen albümü ile, groove metale daha yaklaşan Meshuggah, 2012'de yeni bir albüm piyasaya sürecek. Albümde yer alan bir parça, grup ve plak şirketi tarafından youtube'dan paylaşıldı. Deyim yerindeyse, bomba bir metal albümü bizleri bekliyor. İnce matematik hesapları ile, çok da dinleyiciyi zorlamayan tarzıyla dikkat çeken grup, son albümüyle artık iyice olgunluk dönemine geçiş yapmış. İsveç'in gururu Meshuggah ve son albümden örnek parça burada:

17 Şubat 2012 Cuma

Biletsiz.com / Müzik

Hiç bir zaman müzik yazarı ya da yazı konusunda iddialı olmadığımdan burada sıkça bahsetmişimdir; zaman zaman müzik zevkime güvenirim o kadar. Yaklaşık bir aydır, biletsiz.com'da perşembeleri olmak üzere; haftanın albümü veya yeni çıkan albümleri paylaşmaya çalışıyorum... Merak eden, ilgilenen olursa beklerim. Bugüne kadar desteğini esirgemeyen herkese teşekkür ederim. Yakında daha fazla müzikle ve paylaşımla burada ve biletsiz.com'da görüşmek üzere.

http://biletsiz.com/author/utku-rifat/

http://biletsiz.com/

15 Şubat 2012 Çarşamba

Aidan Baker - Variations On A Loop



Gecenin sona ermesini istemediğiniz bir durumda, şişede son kalan yudumu içmek ile içmemek arasında kalabilirsiniz. Kalan sigaralarınızı da saymışsanız eğer; anlayın ki, o da bitmek üzeredir. Bir başka, konuyla alakasız da düşüncem şudur ki: para biriktiriyorsanız eğer, asla ne kadar paranız olmuş, ne kadar birikmiş diye de bakmayın, işin büyüsü kaçar çünkü...


Kumbaradan alışkanlıktı bu benim için, ne zaman ne kadar param olduğuna baktıysam eğer, ya paramı harcadım ya da içinden bir miktar alınca biriktirilen paranın dağıldığını gördüm. Ondan sonra da para hiç biriktirmedim. Bazı şeylerin kesinlikle büyüsü olduğuna inanan biriyim... Eskiden de, her zaman gittiğim yoldan gitmeyince, şansımın yolunda gitmeyeceğini düşünürdüm; neyse ki, bu tür düşünceleri çoktan atlattım.


Fazla zırvalamadan, Aidan Baker'a geliyorum, artık kaçıncı çalışmasını çıkardı, bilemiyorum ya da sayamadım doğrusu... Bu albüm iki parçadan oluşuyor ve bandcamp üzerinden e-posta adresinizi verdikten sonra ücretsiz olarak edinebiliyorsunuz albümü...

Dinledikçe insanı derine sürükleyen, drone, ambient bir çalışma; dinlerken bir şeyler okuyabilir veya hayallere kapılabilir, geçmişi ve geleceği sorgulayabilirsiniz. Bir tür iç hesaplaşmaların da olabileceği, bir nevi; içimizdeki sessiz çığlıklardan birine örnek gösterebileceğimiz, iddiasız; ama kendinden emin bir çalışma bizlerle...



Nadja ve Aidan Baker, son beş yıl içinde çokça dinlediğim, yaratıcılık ve üretkenlik konusunda hayran kaldığım bir topluluk. Her çalışmasında, farklı tınılar yakalabildiğim bu usta müzisyenin albümünün ücretsiz olması da bir başka ayrıcalık. Herkese iyi dinlemeler.

http://brokenspineprods.bandcamp.com/album/variations-on-a-loop

http://www.discogs.com/Aidan-Baker-Variations-On-A-Loop/release/3406105





NOT: İki parçadan oluşan albüm, toplam 70 dakika uzunluğunda.

Kısa tanıtım: Buildings - Melt Cry Sleep




Buildings, lastfm'de şimdilik sadece 365 kişinin dinlediği, post hardcore etiketli bir topluluk... Denver'lı grup, aslında post hardcore müzikten çok, bugüne kadar değeri çok da anlaşılmamış olan noise rock türünde müzik icra ediyor. Noise rock türüne uygun, kısa ve net parçalardan oluşan albüm, The Jesus Lizard tarzı noise rock severler için harika bir keşif olacağını düşünüyorum, iyi dinlemeler.

4 Şubat 2012 Cumartesi

Lycus - Demo 2011




90'ların başında, özellikle de Türkiye'de doom/death grupları oldukça seviliyor ve dinleniyordu. Bunda kuşkusuz, Paradise Lost ve Tiamat gruplarının, 1990'ların başında çıkarmış oldukları ilk iki albümün etkisi yüksekti. Paradise Lost, İngiltere çıkışlı, önceleri gothic, doom/death metal tarzına yakın albümleriyle dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştı. Ünlü şair John Milton'ın Kayıp Cennet adlı kitabından ismini alan Paradise Lost ile; yine, kuruluşu aynı dönemlere denk gelen İsveç'li grup Tiamat da ismini, Babil tarihinde adı çok kez geçen tanrı Marduk ile savaşan Tiamat isimli ejderhadan almıştı. Doom ve genel olarak metal müziğin alt türevleri, genellikle mitoloji, tarih, ezoterizm, inanç tarihi vs. olaylardan ilham aldıkları rahatlıkla söylenebilir.


Paradise Lost ve Tiamat, ülkemizde çokça sevilip, dinlenirken; 90'lı yıllardaki değişen müzik akımına kapılarak, kendilerini geliştirerek ve tarzlarını daha da yumuşatarak; (ama yine de soğuk ve kasvetli yapılarını koruyarak bunu gerçekleştirdiler), atmosferik unsurların da içinde olduğu, doom metalin farklı bir uzantısı olan gothic veya gothic doom metal müzikle ilgilenmeye başladılar. Büyük şirketlerle anlaşarak, ilk albümlerine göre dinleyici kitlesi, plak şirketlerinin de etkisi ve desteğiyle daha da büyüdü. Zaman zaman synth pop ile atmosferik metali bile denediler. Bazen de yine köklerine dönmeyi denediler; kimi zaman unutuldular, kimi zaman da eski başarılarına tekrar kavuştular. İki grubu da son yıllarda çok da dinlemiyorum açıkçası; yapmak istediğim, Türkiye'de tanınan bu iki gruptan yola çıkarak, başka bir müzik türüyle bu konuyu bağdaştırıp ve yeni bir gruptan bahsetmek, burada paylaşmak istiyorum...



Funeral doom metal, adından da anlaşılacağı gibi, doom metalden müzik olarak ağırlığını alan, bir takım yeni özellikler eklenerek icra edilen, karanlık ve bunalım dolu bir müzik türü... Doom metalin tanımı gereği olarak aslında gitar, bas, davul haricinde başka bir enstrüman kullanılmaz; geleneksel doom grupları veya drone doom, doom sludge metal grupları bu geleneği bir nevi devam ettirir. Funeral doom metal grupları ise, bazen klavye, yaylı çalgılar da dahil edebiliyorlar müziklerine. İşte, burada bazen doom dinleyicileri arasında tartışma çıkabiliyor. My Dying Bride'ı kimileri doom metale dahil bile etmezken, bazı dinleyiciler kesinlikle doom metal yaptıklarını savunur. My Dying Bride gibi bir çok grup, buna benzer eleştiriler almaya halen etmekte...


Funeral doom metalde, önemli olan parça sürelerinin uzun olması, death metal gruplarındaki brutal vokalin, müziğin ağırlığına göre ayarlanması ve genellikle müziğin bir cenaze atmosferinde ilerliyor olması şart. Tercihe göre, bazı gruplar klavye ya da başka enstrümanlar da kullanabiliyor. İkisinin ortasında funeral death metal icra eden; çeşitli efektlerin veya enstrümanların da olduğu; ama geleneksel funeral doom metal yapan gruplardan birine örnek vermek gerekirse, Asunder ilk sırada gelebilir. Corrupted gibi, funeral doom metale, daha deneysel yön katan gruplar da yok değil tabii...

Bir de, black metal ve doom metali birleştiren, son derece karanlık ve oldukça orijinal işlere imza atan gruplar ortaya çıktı son 10 küsür yıl içinde. Bu tarz gruplara da en güzel örnek, Altar Of Plagues benim için başta gelen gruptur.


Yine İngiltere'den; doom death, atmospheric doom, avantgarde doom metal gibi türlerin karışımı, sıra dışı bir müziğe sahip, Esoteric de funeral doom metalin önemli temsilcilerinden olarak gösterilir, funeral doom metal için örnekler sayfalarca yazıyı ve örneği kesinlikle hak ediyor.




Bugün kısaca bahsedeceğim grup ise, geleneksel doom çizgisine yakın; gücünü eski okul doom metalden alan, vokallerin brutal (death metal grupları çizgisinde olduğu) ,sadece arka planda yer alan vokal destekleriyle, yeni tarz funeral doom gruplarıyla az da olsa benzerlik gösteren Lycus. Henüz ilk albümleri çıkmadı, burada paylaşacağım çalışmaları da 2011 yılında çıkarmış oldukları ilk demoları... Üç parçadan oluşan demo, toplam 25 dakika uzunluğunda; dinledikçe doom metalin; hatta rock tarihinin dinlemesi en zor türlerinden biri olan, sludge metalden izler taşıyan, gelenksel anlayışa sahip, funeral doom metale dahil edebileceğimiz bir çalışma karşımızda. Yakında albümleri çıkarsa, yine buradan haber veririm. Laf kalabalığı yapmadan, kısaca doom ve funeral doom metal müziğe, bir kaç örnek vermek istedim. Herkese iyi dinlemeler.





http://www.myspace.com/lycusdoom420

http://www.facebook.com/pages/Lycus/156095311142662?sk=info

http://lycusdoom.blogspot.com/

http://gracelessrecordings.blogspot.com/
Related Posts with Thumbnails