26 Aralık 2014 Cuma

2014'ün En İyi Albümleri: Bölüm - I

Yaş ilerledikçe, sanırsam zaman daha çabuk geçmeye başlıyor. Daha dün gibi hatırlıyorum, geçen sene yine aynı listeyi 2013 için hazırlıyordum. Şimdi ise, 2014 de bitmek üzere, az kaldı. Açıkçası pek iyi geçtiğini söyleyemeyeceğim bu senenin. Birçokları için de aynı duygunun geçerli olduğunu düşünüyorum. En azından duyuyor ve görüyorum buna benzer şeyleri... Müzik listesini de bu sene belki sadece 20 albümle kapatabilirim. Sonuçta, belirli yayınlar, dergiler, yazarlar yılın hemen hemen en iyi albümlerini çoktan paylaştılar ve tanıttılar bile... Ben biraz daha geri planda kalan kişisel seçkimi sunmak istiyorum (geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi) bu sene de. Umarım beğenirsiniz. Yine de şunu söylemeden edemeyeceğim; 2014 yılında içimi titreten, tüylerimi diken diken edebilen az sayıda çalışma oldu. Belki kişisel bakış açımdan belki de gerçekten muazzam bir sene değildi müzik piyasası açısından. Kayıtsız kalınmaması gereken albümler yok da değildi elbette, sadece sayı olarak azdılar. Önceki yıllarda deneysel olarak, yenilikçi ve başarılı yüzlerce albüm çıkıyordu. Son birkaç yılda bu azalma sürecine girdi bana kalırsa. Lafı uzatmadan yılın en iyi albümlerine geçelim isterseniz. In Slaughter Natives "Cannula Coma Legio"
İlk sırayı nedense In Slaughter Natives'a vermek istiyorum bu yıl. Beni oldukça etkileyen bir albümdü 'Cannula Coma Legio' defalarca dinlememe rağmen hiç sıkılmadım. Geceleyin kabus görüp uyanıp, tekrar uyumaya çalışırken yaşadığım zevkli ama korkutucu anları hatırlattı bana. Karanlığın ve korkunun gizem perdesini aralayıp, içindeki zevki bulmama yardımcı oldu da diyebilirim. Cyclic Law etiketli albüm tarifi zor, gerçekten inanılmaz! Nils Petter Molvaer - Switch
Bu albümün ilk çıktığı günlerde Türkiye'de bir seçim gerçekleşiyordu; ben çok sarhoştum, uyku düzenim her zaman olduğundan da berbattı. Hatırladığım kadarıyla, gece 12 gibi bir saatte uyanmıştım. Kalkıp tekrar içki almaya dışarı çıktım. Öncesinde de (öğleden sonra, akşam ve geceye kadar) bu albümü dinledim. Umudum yoktu. Ne seçimden ne de gelecekten, bu albüm ümitlerimi yeşertti. Nils Petter Molvaer, her zaman olduğu gibi bir üst noktaya ulaşan bir çalışmayla karşımızdaydı bu sene. Albümde hemen hemen her müzik tarzı bulunuyor. Sadece jazz değil, rock ve diğer türevlerin dinleyicilerinin de içtenlikle huzur bulacakları, türlü düşlere dalacakları bir illüzyon tadında adeta. Kesinlikle 2014'ün en iyilerinden bir tanesi. Monolord- Empress Rising
Easyrider Records tarafından basılan albüm, grubun debut çalışması. İsveç'li grup, tamamıyla Sabbath ekolünden gelen bir müzik icra ediyor. Doom, doom rock, stoner metal / rock, psychedelic rock, heavy rock, blues metal ve buna benzer türleri içinde barındırıyor. Çalışmalarının açılış parçası ve albümlerinin de adını da taşıyan 'Empress Rising' inanılmaz güzellikte; hatta kusursuz bir doom metal örneği. Son yıllarda dinlediğim en sıkı doom metal parçası, albüm de genel olarak başarılı; ilk parçanın izinde kalıyor gibi görünse de, genel olarak çok iyi bir çalışma olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Yakında isimlerinin daha da duyulacağından da eminim ayrıca. Sözü kesip müziğe ve gruba bırakalım en iyisi. Megaton Leviathan - Past 21 beyond The Arctic Cell
İbadet etmem, hiçbir ayine katılmadım; tapındığım herhangi bir şey yok. Kendimden geçme şeklim veya ritüelim müzik dinlemek, içki içmektir benim için. Bunlar benim ibadetim ve beni rahatlatan şeyler. Çok nadiren de; adına meditasyon demezsek bağdaş kurup, gözlerimi kapatıp iç sesimi dinlemeye çalışırım. Megaton Leviathan ile bunların hepsini de yapabilirsiniz hiçbirini de yapmayabilirsiniz; dememin sebebi şu: tam olarak ayin, ibadet, ritüel tanımlamalarına uygun bir müzikleri var. Yapmanıza gerek kalmayan durum da şundan ibaret; grubun müziği zaten sizi bir ayine dahil ediyor ilk saniyesinden itibaren. Doom, stoner doom, psychedelic türlerin dinleyicileri için tapınılacak bir albüm neredeyse. Portland'dan da kötü grup çıkmıyor galiba :) Pharmakon -Bestial Burden
Normalde, power electronics, noise, harsh noise, death industrial gibi müzikler dinlemesi zor ve herkesin kaldıramayacağı müzik türlerindendir. Pharmakon bu benzetmemin tam sınırında yer alan bir müzisyen. Bu genç kadın, son bir iki yıl içinde adından oldukça bahsettirmeyi başardı. Yeraltı kültürüne ait çalışma, gün yüzüne çıktı. Oldukça başarılı da oldu. Olumlu (hak ettiği) eleştirileri alarak yerini de şimdiden sağlamlaştırdı. Bazen sinir olabici olabilir; türün dışında olanlara zor da gelebilir. Yalnız, bir kere kendinizi kaptırdığınız vakit, kopamayacak ve vazgeçemeyceksiniz. Benden söylemesi... İlk beş albümlük bölümü burada noktalayalım isterseniz. Devamı yılbaşına doğru ve yeni yılın ilk günlerine kalsın. Hepinize gürültülü, rahatsızlık dolu, bol müzikli günler ve geceler diliyorum. Şimdiden herkese mutlu yıllar mı desem, farkındalığın farkında acı dolu vakitler mi acaba diye düşündüm kendi kendime. Hepsini iyi dileklerim olarak kabul edin lütfen. Yakında görüşmek üzere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails