10 Ekim 2012 Çarşamba

Nadja - Dagdrøm

Bazen, kendimle iç hesaplaşmalara girdiğim olur; zaman zaman bu sorgulardan bir müddet çıkamadığım da olmuştur. Genellikle, yılın ortasına doğru, Mayıs ayı gibi kendimle yüzleşmeye çalışırım. Geçen sene ve yıllara göre şu an neredeyim diye sorular sorarım kendime. İlerleme kaydedip kaydetmediğime, geriledim mi; yoksa ilerledim mi hesaplar yaparım kendimce. Çoğu zaman kendimden nefret ettiğim; hatta affedilmeyecek hatalar yapmış olsam da, kendi hatalarım ve doğrularım olduğu için kabullenmeye çalışırım hepsini. Sonuçta hayatıma yön veren ve bu çizgide ilerlemesini ya da ilerlememesini sağlayan tek varlık benim. Bu doğrultuda, yıllar veya yaş almak gibi korkularım pek olmadı. Tam aksine hoşuma bile gitti. Bazen sadece bu akışı hızlandırmak ve engelleri fazla bekletmeden atlamak gerekebiliyor. Dış dünyanın yaratmış olduğu moralsizlik ve konsantrasyon bozukluğu, hemen hemen herkesin sorunu; elbette, bu bir kaçış için sebep de değil. Geç de olsa öğrenmiş olduğum tek şey ise; zamanın değerli kullanılması ve gereksiz yere harcanmaması olduğudur. Kum saati gibi, her şey bir anda bitebiliyor; artık farkındalık vakti... Kaybedecek bir dakika bile önemli bu hayatta. Nadja, son yıllarda Aidan Baker'ın solo çalışmalarına ağırlık vermesi yüzünden, eskisi kadar kısa aralıklarla albüm çıkarmıyordu. 2012'nin son aylarına yaklaştığımız şu günlerde Dagdrøm, tam bir sürpriz oldu. Albüm, oldukça sert ve karanlık bir yapıda seyrediyor; shoegaze etkileri de inanılmaz. Noise rock, shoegaze, drone ve doom metalin inanılmaz bir üretkenlikte harmanlanması da diyebilirim bu çalışma için. Ayrıca, albümde The Jesus Lizard davulcusu da yer alıyor. İlk dinleyişte davulları kimin çaldığını merak etmiştim zaten, hislerim beni usta bir ismin olduğu konusunda yanıltmamış anlaşılan. Derin ve farkında ruhlara ilaç gibi gelecek bir deneysel metal çalışması, bandcamp aracılığıyla burada:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails